Evet, başlık gerçekten çok güzel oldu. Nereden başlasam bilemiyorum. En son okul açıldığında yazmışım. O kadar çok olay gelişti ki. İlk arkadaşlık ilişkilerimi anlatayım. Kıvırcık gerçekten çok atarlı bir kız. "Atar" sözcüğünü sanki o yaratmış gibi. İşi gücü erkeklere aşık olmak, kendini yükseklerde sanarmışcasına konuşmak. Kesin şimdi bana "Bu kızın en iyi arkadaşı Kıvırcık'dı, şu anda onun arkasından konuşuyor." falan diyeceksiniz. Sanırım artık en iyi arkadaşım değil. Olayları anlatacağım. Hani SB vardı ya? D, SB ve ben üçümüz takılıyorduk. D ile küsmüştük falan. Ben D'ye Demi Lovato posteri falan verdim. Bu dayanamadı barıştı benimle. Biz yine üçümüz takılmaya başladık. Sonra aramıza Kıvırcık da katıldı. Bir ara ne oldu bilmem, SB bana D'nin çok yalan söylediğini söyledi. Tam olarak yalan değil, yalanla karışık gerçeklik. Böyle abartı falan. Babasının her sabah iki buçuk litre kola bitirdiğini söylüyor. Sanırım bu gerçek bir insan olsaydı midesi delinmişti. Annesinin altıncı hissinin çok kuvvetli olduğunu her gün en az iki kere söylüyor. Sanırım biraz da kıskanç. SB ve ben güzel resim yapıyoruz. Sanırım yetenekliyim, bilmiyorum. Ama asla bununla övünmedim. Zaten ayda bir kere bile yapmıyorum bazen. Benim için bir tutku değil. Ama D inanılmaz resim çizdiğini sanıyor. Cartoon Network'de Adventure Time çizgi filminden Jack'i falan çizmiş, bir kaç da küçük hayalet. Bir de altına imza atıyor. Sanki çalacağız. Bunun gibi bir sürü şey. Ben hep alttan alıyordum övünmesini falan, SB dayanamamış olacak ki geldi bana patladı. Bizim küçük sırrımız oldu. Alison'ın dediği gibi "Sırlar arkadaşları birlikte tutar." Allah'ım neler diyorum ben? PLL'yi özledim sanırım. Her neyse, aynen Alison'ın dediği gibi oldu. Durmadan dışlanırken bir anda D'yi dışladık sanırım. Bunu sonradan farkettim. Bir gün D geldi ve onu neden dışladığımızı sordu. SB "Yalanlarından bıktık!" diye bağırdı. Bazen ne dediğini kendi kulağı duymuyor. En sonunda D ağlamaya başladı. Ne oldu anlamadım. Kendini acındırmak için sanırım, sinirden de olabilir. Bunu görünce SB kendisi yalan uydurdu. Yok biz paintballa gidecektik, senin annen izin vermez diye çağırmadık, sana söyleyemedik falan. Haa, size söylememiştim. D'nin annesi ve babası benimle görüşmesini yasaklamış. Hatırladıkça sinirim bozuluyor. Kaç kere D bize aynı soruyu sordu, SB de yine aynı şeyi söyledi, sonra yalan uyduruverdi. Dejavu üstüne dejavu yaşadım. Şimdi asıl olaylara geliyorum. Yalnızdık, sadece ben SB ve D vardı. Ben S'nin çantasını görünce içine bakmadan duramadım tabii. Telefonunu çıkardık falan. Zaten eski bir şey böyle. Ben su şişemi çıkardım "Dökeceğim valla." dedim. SB ve D nasıl korktular görmeliydiniz. "Eski telefondur, bir şey olmaz. Olursa da haketti." diyip suyu telefona boşalttım. Tahmin ettiğim gibi bir şey olmadı. Aradan bir kaç hafta geçti. Yine yalnızdık. Onlar "Hadi çantasına bak." falan dediler. Tabii cesaretleri yok, bana söylesinler anca. İlk gözü açtım, içinden defter çıktı. Ne sizce? Günlüğü! Ben bunu aldım, zaten az yazmıştı. Fotoğraflarını çekip geri koydum. Sonra telefonumdan okumaya başladım. Nasıl desem, tipik Tumblr kızı gibi yazmış. Hala telefonumdalar. Ama Popi'yi hatırlar mısınız bilmem ona ağır bir küfür etmiş. Sonra ne oldu hatırlamıyorum, S bana çok ters davrandı sanırım. Ben de o sinirle gittim günlüğü Popi'ye gösterdim. Yaptığım feci yanlıştı biliyorum. Ama o anda aklım "Başka seçeneğin yok, hem bu sefer kazanan sen olacaksın." diyordu resmen. Popi anında okulu yaygaraya çevirdi, herkes şu ana kadarki en büyük kavga falan diyordu. Popi, okulun tüm popüler arkadaşlarına aldı gösterdi günlüğü. Ben o sırada çok mutluyum tabii. S, haketti diyorum, oh bir güzel dövecekler. Tam iki dakika sonra S'nin şu hayattaki en şanslı kız olduğunu anladım. Tam kavga çıkacağı sırada annesi geldi. Normal bir anne ne yapar? Günlüğü alıp, kızının kolundan tutup evine götürmez mi? Ne yapar siz düşünün. Ama bu öyle yapmadı, önce günlüğü aldı. Sonra da tüm okulun önünde Popi ile kavga etti. Ardından gitti öğretmene şikayet etti. Tabii Popi'yi çağırdılar hemen. O sırada okulun bir diğer popüler kızı, ona Cırtlak diyeyim, bizim yanımıza geldi. O sırada SB gülüyordu, D de sanki bir şey yapmış gibi "Başardık, başardık." diye bağırıyordu. Bu kız gerizekalı mı? Ağzımı bozacağım, sanki bir bok yaptı. Her şeyi ben yaptım zaten. Ben günlüğün fotoğraflarını çekerken bile yanımdan kaçtı. Sonra bir kız dersi bölüp üçümüzü çağırdı. Rehberliğe gittik. Yalan üstüne yalan söylendi. Popi bize çok kızdı. Şimdi daha da ayrıntıya girmeyeyim, ama sonraki gün resmen hayatımın en güzel gününden en kötüsüne geçiş yaptım. Ne olduğunu bile anlamadım. S ile Popi barışmışlar. Ayrıca Kıvırcık da yine bana durduk yere atarlanıp gitti S'nin yanına oturdu. Şeytan diyor suratına bir tane geçir. Şu ana kadar iki erkeğe aşık oldu. İkisi de popüler. Bilerek seçiyor böylelerini herhalde. Şimdi üçüncüye geçiş yaptı sanırım. Amaan, banane. Zaten bütün yaz onun aşık olmasını dinledim. Neyse lafı çok uzattım. Asıl konuya geleyim. Biz SB ile takılırken D bize salak salak bakmaya başladı. Derste sıkılıyor diye onunla mesajlaşıyorum, sanki ilkokuldayız. Ayrıca D de gitmiş bir yerden resim öğretmeni bulmuş çizdiği Jack resimlerini falan gösteriyor. Şaka mı bu? Şansına öğretmen nazik biri çıkmış, hepsine "Senin yeteneğin var. Grafik tasarlasana sen. Süper çiziyorsun." falan demiş. Bize söylediğinde çok güldük. Ayrıca biz mesajlaşırken SB gitmiş D'nin Jack'ini taklit ederek kağıda yazmış bana verdi. Herhalde ben cevap yazarken D bunu gördü. Sonra da "Benim çizimlerimle dalga geçtiğinizi biliyorum, saklamanıza gerek yok." dedi. Ben de hemen kıvırmaya çalıştım tabii. Yuttu galiba. Ama hala şüpheliyim. Şimdi size gerçekten anlatmak istediğim olaya geliyorum. Tavsiyelerinize çok ihtiyacım var ve ne diyeceğinizi gerçekten merak ediyorum. Durun bir nefes alayım, heyecanlandım galiba. Bir gün bilgisayarda takılırken Delena fotoğrafı gördüm. Çok sevindim falan. Hemen biriyle paylaşmak istedim. Lovatic olduğu için D'yi aradım "Şu anda işim var." dedi. Sesi çok garipti. "Whatsapp'tan atayım mı?" dedim. "Hayır bay." dedi. Ne olduğunu anlamadım. Aradan çok az bir zaman geçti telefon çaldı. Kim tahmin edersiniz? D'nin annesi! "Neden kızımı dışlıyorsunuz?!" diye bana afra tafra yaptı. SB'nin telefonunu istedi. Ne yapacağımı bilemedim. "Nereye yazdım hatırlamıyorum." dedim. "Sen arkadaşı değil misin?!" diye kızdı bana. Sen kim oluyorsun da bana kızıyorsun?! Hani vermeseydim telefonu. Neyse, sonra SB beni aradı. Gitmiş, "Kızınızın yalanlarından bıktım." demiş annesine. Annesi de hemen kızını savunmuş tabii başka ne yapsın? SB'ye "Annabeth'le arkadaşlık kurma. O sizin aranızı bozdu, ona kanma. S ile kızım arkadaşken de onların arasına girmişti." gibi şeyler demiş. SB ile çok sinirlendik. "D ile konuşan ölsün. Çok büyük konuştum ama..." dedi SB bana. Ama iki gün sonra D ile konuştu. SB'nin bu huyundan NEFRET EDİYORUM. Yemin ediyor, söz veriyor ama hiçbirinde durmuyor. Ayrıca yalanlardan da nefret ettiğini anladım. Bir ara beyaz bir yalan söyledim, anladı sanırım. Sınıftan çıktım, geri geldiğimde D ile konuşuyorlardı. Ruh halimi tahmin edersiniz artık. Sonra yalanımı itiraf etmedim ama düzelttim. Bu sefer bana daha sıcak davranmaya başladı. D ile daha az konuştu. Her neyse, böyle işte. Ayrıca blogumun temasını da hiç beğenmedim. Kışa girdik diye mavi olsun dedim ama çok aceleye geldi. Bir ara değiştireyim. Bu konuda pek başarılı değilim.
Öptüm.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder